asrı sadet
  SELEFİLİK
 


Bu sitede kısaca Selefi Salih'in akidesini açıkladık. Böyle bir sitenin hazırlanmasını ihtiyaç kılan, İslam ümmetinin bugün içinde bulunduğu bölünmüşlük ve ayrılık hali olmakla beraber mevcut her grup ve cemaatin, kendi metoduna çağırmakta ve kendi cemaatini hak yol üzere görmekte oluşudur, insanlar, düştükleri bu keşmekeş içinde ne yapacaklarını, kime uyup, kimi örnek alacaklarını bilemez hale, inançlarını yitirme noktasına gelmişlerdir.
Fakat gerçek İslam'ın tamamen yok olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü Rasulullah sallAllahu aleyh: ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Ümmetimden bir grup, Allah'ın emri (kıyamet) gelinceye kadar, hak üzere muzaffer olmaya devam edecek, onları desteksiz bırakanlar ve onlara muhalefet edenler, onlara zarar veremeyeceklerdir." IBuhari)
İşte bu noktada, Rasululllah sallAllahu aleyh! ve sol-fem'în getirdiği islam'a sarılan; sahabe, tabiin ve et-bâu'ttabiin neslinde örneği görülen bu topluluğu "Fırka-tu'n-Naciye'yi (Kurtuluşa eren fırka) ve "Taifetu'l-Mansu-ra'yı (Allah'ın yardımına mazhar Taife) tanımamız gerekir. Selefi Salih'in (Allah hepsinden razı olsun) doğal bir u-zantısı olan bu grup, Ehli Sünnet ve'l Cemaat olarak da anılır.
AKİDENİN TANIMI:
Sözlük Anlamı: AKD kökündendir. Düğüm, sağlamlaştırmak, kıvamına getirmek, sıkıca bağlamak anlamına gelir.
Terim olarak içinde hiçbir şüphenin bulunmadığı kesin inanç demektir.
SELEFİN SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI:
Sözlükte: Geçen, önceden olan, önde olan demektir. Önde geçen hakkında "Selefe'ş Şey'u Selefen" O
şey öne geçti, denilir.
Selef; geçmiş cemaattir. Allahu Teâla şöyle buyurdu:
"Onları, sonradan gelenlerin geçmişi (Selefi) ve bir ibret örneği kıldık." (Zuhmf, 561
Yaşça ve faziletçe sizden önde olan babalarınız ve dedeleriniz sizin selefinizdir. işte bu nedenle ilk Müslümanlar Selefi Salih olarak isimlendirilirler. RasuluÜah sallAllahu aleyhi v? sellem sahabesi ve güzel bir şekilde onlara tabi olanlar, bu ümmetin selefidirler. Rasulullah sal-lAllahıı aleyhi ve sellem'ın ashabının ve onlara güzel bir şekilde uyanların davet ettiği şeyin benzerine davet eden herkes de selefin yolu üzerindedir, imanlarındaki sadakatleri ve ibadetlerindeki ihiasları nedeniyle onlar, kendilerine uyulmaya en layık olan insanlardır ki, Allahu Teâla İslam mesajının tüm yeryüzüne tebliği için onları seçmiştir. Selefi Salih'in imamı Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem ve ihtilaf halinde başvuru kaynaklan, Allah'ın Kitabı ve Rasul sallAllahu aleyhi ve sellem'un sünnedir. Allahu Teâla şöyle buyurdu:
"Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu, Allah'a ve Rasûl'e götürün (onların talimatına göre halledin!; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir." (Nisa, 59J
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'dan sonra selefin en hayırlısı, sıdk ve ihlas üzere, dini Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem'den alan Sahabe-i Kiram'dır. Allahu Teâla onları şöyle vasfetmiştir:
"Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. işte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. (Ahzah, 23)
Selefi Salih'e uyan ve onların metodunu takip eden diğer dönemlerdeki müsiümanlara da selefe nisbet olarak Selefî denilir.
SELEF'İ SALİH'İN AKİDESİ'NİN UYULMAYA EN LAYIK OLUŞU NEDENDİR?
Çünkü genelde tüm müslümanlarm, özelde de alimler ve davetçilerin saflarını birleştirmenin yegane yolu bu akideye sahip olmaktır. Selef itikadının dayanağı Allahu Tealâ'nın vahyi, Rasulu saltetlahu aleyhi ve setlem'nün Sünneti ve Sahabeyi Kiramdan oluşan ilk müslümanlarm yoludur. Bunun dışındaki bir birlikteliğin akıbeti, müslümanlarm bugün şahit olduğumuz ayrılık ve başarısızlık hallerinden başkası olamaz.
"Kendisi için' doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü
bir yerdir." (Nisa, 115)
Selef yolu, rnüslümanı dclaysız olarak Allah ve Rasulu sallAllahu aleyhi ve sc/lem'ne ve onların sevgisine bağlar. Zira Selefin itikadının ka-'nağı, hevanın oyunlarından ve kısıtlı insan aklının kusurlarından uzak olarak, Allah ve Rasulu sallAllahu aleyhi ve se/iem'nun buyruklarına dayanır.
Bu akide gayet kolaydır. AnlaşHır bir akidedir ve nettir. Selef itikadını benimse/en kimse şüphe, vehim ve şeytanların vesveselerinden uzaktır. Çünkü bu akideye inanan bir kişi bu ümmetin Peygarnberi'nin As-hab-ı Kiram-ı -Allah hepsinden razı olsun-nun gösterdiği yol üzerinde yürür.
SELEFİ SALİHİN İTİKAD USULÜ:
Ehli Sünnet ve'l Cemaat itikadî, ameli ve ahlaki konularda, Allah'ın Kitabı ve Rasulullah sallAllahu aleyhi vesellcm'ın sahih sünnetinden dayanak edindikleri sabit ve açık usullere göre hareket etmişlerdir. Ehli Sünnet, Dinin ana esaslarına dair, Peygamber satlalkhu aleyhi ve scllem tarafından açıklanan kaidelere bağlıdır. Dini konularda kimsenin kendi görüşlerine göre icatlarda bulunup, onu dinden bir şey olarak takdim etme hakkı yoktur. Ehli Sünnet, ser'î naslara sarılarak bidatlerden kaçınmıştır. Ehli Sünnet ve'l-Cemaat dinin ana esasları olarak bağlı olduğu asıllar şöyledir:
BİRİNCİ ASIL: Allah'a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine, ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere iman.
• Allah'a İman: Yani, Tevhid'in üç çeşidine inanmak, bundan ikrar ve bundan amel etmek.
Rububiyyet Tevhidi: Allah'ı, yaratma, rızık verme, diriltme, Öldürme fiillerinde birlemek ve O'nun her şeyin Rabbi ve Sahibi olduğuna inanmak.
Uluhiyyet Tevhidi: Allahu Teâiâ hak ilahtır ve ondan başka kendisine ibadet edilen tüm ilahlar batıldır. Ayrıca sadece Allah'a ibadet etmek, hiçbir şeyi ve kimseyi O'na ortak koşmamak Uluhuyyet Tevhidi'nin gereğidir. Allahu Teâlâ'ya sevgi, korku ve ümit ile ibadet edilir. Bunlardan birinin eksikliği sapıklığa yol açar.
isim ve Sıfat Tevhidi: Selefi Salih, Allah'ın vahdaniyetine şahitlik eder ve Alemlerin Rabbi'nin, vahiyle gelen veya Rasulullah saltatlahu aleyhi ve selle in diliyle bildirilen tüm sıfatlarını, mahlukata benzetmeksizin, tekyif, ta'til, tahrif, tebdil ve temsile sapmaksızın aynen kabul ederler. Onların tüm bu konularda uydukları kaide Allah Tealâ'nın şu kavlidir:
"O'nun benzeri hiç bir şey yoktur. O işitendir, görendir." (Şûra, )
Onlar Allah'ın yedi kat göklerin üstünde, Arşının üzerinde kullarından ayrı olduğuna inanırlar. Fakat bunun keyfiyeti (nasıl olduğu) bilinemez. Allah ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Allah'ın iki eli de açıktır ve dilediği gibi infak eder. Fakal elin keyfiyetini bilemeyiz. Çünkü Allahu Teâlâ bunun keyfiyetini bildirmemiştir. Ayrıca Allahu Subhanehu ve Teâlâ'nın kendi Kitabında ve Rasulunun diliyle bildirdiği işitme, Görme, ilim, Kudret, Kuvvet, izzet, Kelam gibi sıfatlarına inanırlar. Allahu Teâlâ ahirette görünecek ve müminler gözleriyle O'na bakacaklardır. Onlar, Allah'ın ahirette kullarının arasını ayırmak için geleceğine de inanırlar.
• Meleklere İmarı: İcmalî olarak tüm meleklere inanırlar. Tafsili olarak ise, delil ile sabit olan tüm meleklere ve onların Allah'ın, kendisine ibadet ve emirlerini yerine getirmek için nurdan yaratmış olduğu mahluklar olduğuna inamrlar. Allahu Teâlâ melekler hakkında şöyle buyurmuştur: "O'ndan (emir almazdan) önce konuşmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler." (Enbiya, 27). Allah onları bizden gizlemiştir, bu nedenle onları göremeyiz.
• Kitaplara İman: Allah'ın beşeriyetin hidayeti için indirmiş olduğu din ve nur kaynağı kitaplara iman ederler. Tevrat, incil, Zebur, ibrahim ve Musa'nın sahi-feleri bu ilahi kitaplardandır. Tüm bu kitapların en büyüğü ve tamamını nesh eden en son ilahî kitap ise Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an, Allah'ın indirilmiş kelamıdır. Harfleri ve anlamlarıyla mahluk değildir. Allah konuştuğu kelamını Cibril'e ilka etmiş, Cibril'de onu Mu-hammed tıallAllahu aleyhi ve se/tem'in kalbine indirmiştir. Kur'an, Allah'ın kıyamet gününe kadar korumayı vaad elliği, mushaflarda yazılı, hıfızlarda ezberlenen ve dillerde okunan kitaptır. Selefi Salih, Kur'an'ın öğretimine, ezberlenmesine, okunmasına ve tefsirine son derece önem verir, onunla Allah'a İbadet ederler. Mücerret re'y ile Kur'an tefsiri yapılmasını caiz görmezler. Çünkü bu hiçbir ilmi delile dayanmaksızın Allah'ın kelamı hakkında söz söylemektir. Bilakis onlar Kitap'ı, Rasu-lullah sailAllahu aleyhi ve seliem'den geldiği sabit görünen naslarla tefsir ederler.
• Peygamberlere İman: Onlar Allahu Teâlâ'nın ismini zikrettiği ve zikretmediği ilk peygamberlerden son peygambere kadar tüm peygamberlere iman ederler ki bu peygamberlerin sonuncusu peygamberimiz Muhammed satlailahu aleyhi ve sellem'dr. Tüm peygamberlere iman mücmel bir iman, peygamberimiz Muhammed Mllailahu aleyhi ve sellem'e ve O'nun peygamberlerin sonuncusu olduğuna iman ise tafsili bir iman-
dır. Yine Peygamber salta/lahu aleyhi ve sellem'ın uyanıkken bedeni ile semaya, oradan da Allah'ın dilediği yüksekliklere çıktığına inanırlar.
• Ahire! Gününe iman: Selefi Salihin; Mesih Deccal, Peygamber sallAllahu aleyhi ve şcllcm'in zürrtye-tinden, çıkacak Mehdi, Meryem oğlu isa'nın inip Dec-cali öldürmesi ve yeryüzüne İslam Şeriatı ile hükmetmesi, güneşin batıdan doğması, Dabbetu'l Arz'ın çıkması, Yecüc ve Mecüc'ün çıkması gibi kıyamet alametlerine inanırlar. Ve yine Allah ve Rasulu'nun haber verdikleri ölümden sonra ve ahirette gerçekleşecek ulan kabir azabı ve nimetine, Münker ve Nekir meleklerinin sorgulamalarına, kabirden dirilişe, tüm insanların yalın ayak ve çıplak olarak Rabbu'l Alemirİ'in huzurunda toplanmalarına, Allahu Teâlâ'nın kıyamet gününde kullarıyla tercümansız olarak konuşmasına, haşir ve hesabın hak olduğuna iman ederler. İnsanların amellerinin ölçüldüğü iki kefesi, ve dili olan Mizan haktır. Amellerine göre insanların sağ ve sol taraflarından amel defterleri verilecektir. Sırat köprüsü Cennet ve Cehennem üzerine kurulmuştur. Cennet ve cehennem hiç yok olmayacak iki mahluktur. Peygamber sal-latiahu aleyhi ve sellem'r Havuz'u kıyamet Arasat'ındadır ve suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlı, kokusu miskten daha güzel ve kapları gökyüzündeki yıldızlardan daha çoktur. Ondan bir kere için ebedi olarak bir daha hiç susamaz. Fakat dinde bidat çıkaranlar bu suyu içmekten mahrum kalacaklardır. Şefaat haktır ve Tevhid ehlinden bir grup cehenneme girip, günahları yüzünden bir süre yanıp, azap gördükten sonra, şefaat ile cehennemden çıkıp cennete girecektir.
• Kadere İman: Hayır ve şerri ile beraber kadere iman ederler. Yani Allah, olan ve olacak olan her şeyi bilir. Bunları takdir etmiş ve Levhi Mahfuz'da yazmıştır. Meydana gelen tüm hayr, şer, irnan, küfür, itaat ve isyan Allah'ın dilemesi, takdiri ve yaratması ile var olmuştur. Allahu Teâlâ itaati sever ve isyandan hoşlanmaz. Dilediğini hidayete erdirir ve dilediğini de saptırır. Fakat saptırdığı hiç kimsenin hu konudaki itirazı ve özrü kabul edilemez, insan inanç ve eylemlerini, zorlama olmaksızın, kendi iradesi ile seçer. Allah'ın her dilediği olur ve dilemediği hiçbir şey olmaz.
İKİNCİ ASIL: Selefi Salih'in akidesinde İman; kalp ile tasdik, sözlü ikrar ve azaların amelinden oluşur, itaat İle artar, günahla eksilir. Amel olmadıkça iman kâmil olamaz. Niyetsiz söz ve amel olmaz. Sünnete uygun olmadıkça da ne söz, ne amel ne de niyet olur


Hamd, Alemlerin Rabbi Allah'a 
mahsustur. Salâtu Selâm Rasulullah saltallahu aleyhi ve setlem'ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun.
 

 
  9710 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol